30 Aralık 2008 Salı

Çok Üzgünüm

Bugünlerde üzgünüm, yeni yıl geldiği için heyecanlanamıyorum. Yanıbaşımızda onlarca, yüzlerce savunmasız, suçsuz sivil katledilirken yılbaşı gecesi nasıl eğleneceğimi düşünmek istemiyorum.
Sınırı geçtiğimizde dünyayı birbirine katan avrupanın bu katliam karşısında sessiz kalmasını çaresizce izlerken, elektrikleri olmadığı için cep telefonlarının ışığı ile ameliyat yapmaya kalkışan filistinli doktorun çaresizliğini düşünürken ya da açta açıkta kafalarına yağacak bombadan habersiz annelerinin babalarının yemek getirmesini bekleyen çocukları gördükçe isyan ediyorum. Bu kadar çaresiz olmamalı insan, ne olursa olsun bu kadar eziyet görmemeli. İçimi kaplayan bu çaresizlik, umutsuzluk duygusu her türlü duygumdan daha ağır basıyor son günlerde.

Allah'ım lütfen ordaki insanlara yardım et. Eziyet çekmelerine son ver artık. Benimde elimden gelen bu, sadece dua etmek...

28 Aralık 2008 Pazar

Paris Hilton'un Pembe Arabası Varsa Benimde Pembe Radyom Var:)

Uzun zamandır mutfağımıza bir radyo istiyordum istediğim gibi birşeyi bulamadım bir türlü. Haftasonu arkadaşlarım geldi, sevgili arkadaşım Duygu çok tatlı pembe bir radyo getirmiş. Bayıldım:) Mudo'dan almış, dün sevgili eşimle Maslak Mudo'ya gittik süper indirim var, pembe radyomun çeşitlerini gördüm orda da. Eğer hala sevdiklerinize birşeyler almadıysanız Maslak Mudo'da indirim süper, bir sürü de çeşit var. Maslak tarafına yolunuz düşerse uğramadan geçmeyin derim.

26 Aralık 2008 Cuma

Hayal kırıklığı yaratan ama süper yaratıcı bir hediye!!!


Bu hediyeyi alan, evlenme arzusu içinde olan bir bayanın tepkisinden adım gibi eminim. Heyecanla kutu elde tutulur ne olduğunu anlamaya çalışır veeeeeee emindir bu bir kutu ve kutu içinde ne olabilir düşünceleriyle paket açılır, paket açıldığında artık kalp atışları zirvededir, evet kesinlikle o sonunda beklenen yüzük geldi işte, kutu açılır küçük dil yutulur şahane bir pırlanta ve o an parmağa takılır, takılır, takılır.... ayağa kalkılır o fincan sevgilinin kafasına atılır:)

Diğer yandan itiraf ediyorum ki çok yaratıcı bir hediye kesinlikle:)

24 Aralık 2008 Çarşamba

Müthiş Şeyler :)

Bayılıyorum bu ev botlarına. Çok güzeller. Kimbilir nasıl da sıcacık tutuyorlardır? Peacocks'ta ve La Senza'da gördüm geçen gün ilk fırsatta alacağım çok tatlılar.

23 Aralık 2008 Salı

Vay Beeee!!!




Paris kendisine yeni yıl hediyesi almak istemiş ve çocukluğundan beri barbie bebeğinin arabası gibi arabası olsun istemiş, hayallerini kurmuş... çok çalışmış, didinmiş alın teriyele!! çocukluğundan beri hayalini kurduğu, kendisi için özel tasarlanan pembe Bentley otomobili için 200,000 dolar vermiş.

Çokta söze gerek yok:)

Yılbaşı Kutlamaları

Aslında noel kutlamalarına, çam ağaçları süslemeye, noel babalı her türlü kutlamaya karşıyım. Bizim olan hiçbirşeyi kutlamadığımız gibi başkalarına ait olan bu özel gün için başkaları gibi olma çabası beni sinirlendiriyor.

Bu sabah ofise geldiğimde arkadaşımın masasında bir şekerlik vardı üzerinde merry christmas yazan. Oysa ki bizim şeker bayramımızda kutlamadık bile birbirimizi. Gerici değilim yeni yıla bende sevdiklerimle birlikte iyi dilekler içinde hatta dua ederek girerim her yıl, belki de kutlarım, saatler 00.00'ı bulduğunda öperim yanımdaki tüm sevdiklerimi, yeni yıl için güzel dileklerimi iletirim herkese. Tombala oynarız mesela geçen seneki gibi...

Ama anlatmak istediğim bu değil noeli kutlamalar, hindi kesmeler, ağaç süslemeler bizim değil, saygım sonsuz inanıpta kutlayan ve geleneklerini sürdürenlere! Ama her yılbaşı geldiğinde büyük heyecan ve umutun yanında birde üzüntü taşıyorum kalbimde atladığımız, unuttuğumuz bize ait olan özel günler adına..

18 Aralık 2008 Perşembe

Kriz ve Logoların Son Durumu

Yaratıcı beyinler boş durmuyor. Çok beğendim çalışmaları.






17 Aralık 2008 Çarşamba

İyi Düşünün!

Bu yılınızı iyi geçirdiniz mi?
Sağlıklı olduğunuz için hiç sevindiniz mi?
Bu yıl hiç gün ışığı ile uyandınız mı?
Kaç kez güneşin doğuşunu izlediniz?
Bir neden yokken kaç kişiye hediye aldınız?
Kaç sabah yolda bir kediyi okşadınız?
Bu yıl yeni doğmuş bir bebek parmağınızı sıkıca tuttu mu hiç?
Ve siz onu hiç kokladınız mı?
Yaz gecelerinde ne çok yıldız olduğuna hiç şaşırdınız mı?
Kendinize bu yıl kaç oyuncak aldınız?
Kaç kez gözlerinizden yaş gelinceye kadar güldünüz?
Yaşlı bir ağaca sarıldınız mı bu yıl ?
Çimlere uzandığınız oldu mu?
Çocukluğunuzdan kalan bir şarkıyı söylediniz mi hiç?
Hiç taş kaydırdınız mı bu yıl?
Kaç kez kuşlara yem attınız?
Bir çiçeği dalındayken kokladınız mı?
Bu yıl kaç kez gökkuşağı gördünüz?
Ya da hediye alan bir çocuğun gözlerindeki ışığı?
Kaç kez mektup aldınız bu yıl?
Eski bir dostunuzu aradınız mı hiç?
Kimseyle barıştınız mı bu yıl?
Aslında mutlu olduğunuzu kaç kez farkettiniz bu yıl?
İyi bir yılın, bunlar gibi birçok "küçük şeye" bağlı olduğunu hiç düşündünüz mü bu yıl?
Yayılın çimenlerin üzerine... Acele edin...
Er veya geç.. Çimenler yayılacak üzerinize..

Jacques Prevert

Bu dizeleri Hıncal Uluç'un köşesinde okudum bu sabah. Çok beğendim.

Kış, Şapka ve Bereleri

Kışın en sevdiğim aksesuar şapka ve berelerdir. Her ne kadar kendim çok sık kullanmasamda kullananlara imrenmişimdir hep. Bazı insanlara gerçekten çok yakışıyor . Çokta güzel çeşitleri var. Özelilikle Accessorize markasını bu konuda çok başarılı buluyorum.


16 Aralık 2008 Salı

İşte O Adam!

Kim mi bu adam? Dün sabah güne bu mükemmel videoyu izleyerek başlamamı sağlayan bu adam milyonlarca insanın yapmak istediğini, o kadar insanın içinde yapma cesaretini gösteren, polisten yiyeceği bir araba dayağı göze alan, başına gelebilecek binbir türlü kötü şeyle karşı karşıya kalmanın cesaretini gösteren bu insanı bush'un kafasına ayakkabısını fırlatan Irak'lı gazetecinin ta kendisi. Bende canı gönülden tebrik ediyorum. Videoyu izlemişsinizdir eminim ben bundan sora çıkacak yaratıcılıkları dört gözle bekliyordum ki aşağıdaki resimler ve facebookta açılan gruplarla le karşılaştım :) Harika değil mi? Daha nicelerini de bekliyorum...


Bunlar da facebookta açılan gruplar :)

* Bush'a ayakkabı fırlatan Irak'lı gazetecinin alnından öpüyorum
* Bush'a ayakkabı fırlatan Iraklı gazeteci Muntasar El Zeydi'yi destekleyenler
* Bush'a ayakkabı fırlatan Zeydi serbest bırakılsın!
* Bush'a Ayakkabı Fırlatan Adam! Yalnız Değilsin!
* George Bush'a Ayakkabı Fırlatmak Isteyenler
* Bush'a ayakkabı fırlatan Irak'lı gazeteciyi destekliyoruz
* Bush'a ayakkabı fırlatmak isteyenler
* G. Bush'a fırlatılan ayakkabı C. Ronaldo'nun altın ayakkabısından değerlidir
* Bush'a ayakkabı fırlatan gazeteciye destek için 'Hepimiz Muntasar'ız
* Bush'a ayakkabı fırlatan El Zeydi'nin yerinde olmak isteyenler!
* George Bush'u ilk gördüğüm yerde ayakkabımı kafasına fırlatacağım
* Muntasar El Zeydi fun club
* Bush'a daha kaç tane 42 numara ayakkabı var gösterelim

Ekşisözlükteki entryler de bir o kadar şahane:)

*Bush'da sağlam refleks, ayakkabıyı fırlatanda da mangal gibi yürek olduğunu gösteren olay.
* Tüm Ortadoğu halklarını derinden üzen olay. Gönül isterdi ki suratının ortasına denk gelsin.
* Ayakkabısını fırlatan ıraklı vatandaşın Amerikan beyzbol ligine transferi söz konusudur. En azından Bush'un kafasının yarılması ve biraz kan kaybetmesini isterdim her ne kadar akıttığı kanların yanında bir kaç damlanın önemi olmasa da...
* Yakında o ayakkabılar ebay'da satışa çıkar.
* Tek mağduru ayakkabı olan eylem. Atıla atıla Bush'a atıldı.
* "Özgürleşmiş" ve "demokratikleşmiş" Iraklının yaptığı.
* Ayakkabı fırlatmasından ziyade Bush’un refleksine şaşırdığım olaydır. O ne refleks Matrix misin ulan saniyede beşbin çekim yapan makinelerle ağır çekim izlemek mümkün olsa Bush un tepkilerini daha iyi görürüz gibi.
* Bush'un Irak'a getirdiği demokrasinin taahütlü iadesidir.
* Güdümlü anne terliği kadar etkili olamayan Irak ayakkabısının hikayesi. Her ne kadar Bush pişkinliğe vursa da, en azından kürsüde sağlam bir prestij sarsıntısı yaşadı...
* Bush'daki reflekslerinin kaleci Volkan'dan bin kat daha iyi olduğunun gostergesidir. Hazır bonservisi de elindeyken kaçırmayalım biz bunu Aziz baskan!
* George W. Bush'un omuriliğinin (beyninin aksine) hayli gelişmiş olduğunu görmemizi sağlayan olay.

Optimum = Boştimum!!


Pazar günü sevgili eşimle Optimum (sözde) outlet alışveriş merkezine gidelim dedik. Heveslenmiştikte, bütün büyük markaların outlet mağazaları, düşünsenize... süper.. bütün eksiklerimi alacaktım, yaşasın! Hatta eşim 19.00daki maça yetişmek istediği içi 3 saatimiz vardı ve kesin bana yetmeyecekti bunun için kaygılanıyordum bile:)

Gezmeye başladık, inanılmaz kalabalık insanlar akın etmiş resmen bir kaç mağazaya girdik, hayal kırıklığı başladı ama diğer taraftanda da kendimizi avutmaya başladık, hepsi böyle değildir canım içsesleri ile dolaşmamızı devam ederken birde bakmışız ki son katı da gezmeyi bitirmişiz ve elde var koskocaman sıfırrrr.

1 saatte koca alışveriş merkezini gezmeyi başardık hemde bir çöp bile almadan. Neden mi? Çünkü outlet falan değil, ürünler yine aynı fiyatta oldukça pahallı, mağazaların en ücra köşesine outlet olsun diye 2 parça çer çöp yerleştirmişler o kadar, o yerleştirdikleri eşyalarla toz bezi bile yapmazsınız.

İnsanları bu şekilde kandırmalarından nefret ediyorum. Eğer ucuza ürün alma beklentiniz varsa gitmenizi tavsiye etmem, dolaşmak görmek isterseniz siz bilirsiniz.

15 Aralık 2008 Pazartesi

En Sevdiğim Çiçekler ve Büyükbabacığım.


Resmen ruhumu dinlendiriyor bu çiçeklerin kokusu. Öyle güzel, öyle duru öyle taze kokuyor ki kokusunu duyan kişiyi etkisi altına almaması imkansız. Nergis'ten bahsediyorum, bazıları Fulya da diyor. Kasım ayında başlar köşe başlarında çiçekçilerde boy göstermeye şubat sonuna kadar da devam eder varlığı.

Benim için ayrıca bir özelliği var bu çiçeklerin. Canım büyükbabacığım nur içinde yatsın her kasım şenlendirirdi evimizi bu çiçeklerle... Şimdi kokusunu içime çektikçe bu çiçeklerin, yad ediyorum ruhunu. Bir demet iş yerindeki masasına, bir demet anneanneme bir demet de bana alırdı sevdiğimi bildiğinden.

Öğle yemeğinden dönerken köşe başında önce kokularını duydum, sonra büyükbabamı andım sevgiyle ve bir demet aldım bu güzel çiçeklerden, şimdi odamın önünden geçen herkes içeri giriyor kokunun nerden geldiğini anlamak için.

Seni dualarımda hiç unutmadım büyükbabacığım belki biliyorsun kimbilir, ama her kasım geldiğinde seni ne kadar çok özlediğimi daha çok anlıyorum. Şimdi bu güzel çiçekleri koklayıp senin o güzel yanaklarından öptüğüm ve kokunu içime çektiğim günlerin hayaliyle idare etmeye çalışıyorum. Seni çok özledim...

12 Aralık 2008 Cuma

Müzikle İşkence!


Haberlerde ilk dinlediğimde inanamamıştım, müzikle işkencemi olur yaw diye düşündüm ne olduğunu anlamak için biraz araştırma yaptım, gerçekmiş. Müzikle de eziyet oluyormuş, CIA'in yaptığı açıklamaya göre özellikle Guantanamo ve Irak'ta Amerikan askerlerinin sıkça kullandıkları bir yöntemmiş.

Terrör suçlusu oldukları düşünülen şüpheliler üzerinde uygulanan bu yöntem akıl almaz gerçekten. Guantanamo'da yargılanmadan mahkum edilen 'suçlulardan' biri olan Ruha Ahmed yaşadıklarını şöyle anlatmış: "Ellerimiz ve ayaklarımız birbirine bağlı şekilde yerde neredeyse yapıştırılmış gibi oturtuluyoruz. Gözlerimiz bağlanıyor. Bizi iki gün boyunca böyle acı içinde oturttuktan sonra sonuç alamayınca yüksek sesle müzikler dinlettirmeye başladılar. Sessizlik içindeyken, aklınızı başka bie şeye yoğunlaştırıp acıyı unutabiliyorsunuz, güzel şeyler düşleyerek oradan uzaklaşabiliyorsunuz. Ama kulaklarınızda tırmalayıcı bir şekilde yankılanan Born in the USA şarkısını dinlemek zorunda kalınca acı da artıyor."

İnanılmaz değil mi? Şarkıları işkence yöntemi olarak kullanıla şarkıcılar da ayaklanmışlar. 'işkence aracı olmak istemiyoruz' diyerek kampanya başlatan sanatçıları Amerikan ordusunun pekte taktığı söylenemez hala bunun çok 'verimli' bir yöntem olduğunu düşünmekte ısrarcılarmış. En çok kullanılan işkence şarkıları da şöyle:

. Bruce Springsteen - Born in the USA
. David Gray - Babylon
. Queen - We are the Champions
. Don McLean - American Pie
. Bee Gees - Stayin' Alive
. AC/DC - Hells Bells
. Britney Spears - Baby One More Time
. Christina Aguilera - Dirty
. Susam Sokağı müzikleri
. Barney & Friens'in dizi müzikleri

Bana enteresan geldi, bu şarkıların çoğunu severim nasıl işkence yöntemi olur aklım ermedi, hıııımmm ama ülkemizden örnek isterseniz 5dk bile dinleseniz işkence etkisi yaratacak pek çok şarkı söyleyebilirim size!

Yepyeni bir yıl, 2009...


2008 hayatımın dönüm noktası oldu, harika bir yıldı benim için. Sevdiğim insanla hayatımızı birleştirdik. O kadar hızlı ve o kadar güzel geçtiki gerçekten geçen yılbaşına sanki dünmüş gibi bakıyorum. 2009 da ayrı bir heyecanlandırıyor beni, yeni evimizde yeni hayatımızda yepyeni kocaman 1 yıl, yepyeni güzel yılların başlangıcı...

2005i 2006ya bağlayan yılbaşı benim için en özeliydi bir dilek tuttum sabah gözlerimi açtığımda gerçekleşmişti. Ne kadar da şanslıydım o yılbaşından sonra tüm yılbaşı gecelerim bir o kadar anlamlı geçti.

2009da yapmak istediğim bir sürü şey var. Her yıl olduğu gibi bu yılda yapılacaklar listemi bitirmek üzereyim, 2010 yılbaşına geldiğimde hangisinin üzerini çizmiş olacağım merakla bekliyorum. Sanada yazacağım merak etme sevgili blogum, yazacağım ki sende şahit ol:)

11 Aralık 2008 Perşembe

Evde Olmak!

Eşim çalıştığı için evde 2 gündür yalnızım. Aslında evde oturmayı pek sevmezdim, evdeki işlerimi hallettikten sonra atardım dışarı eskiden kendimi. Dün ve bugün anladım ki değişmişim, dışarı adım atmak istemiyorum evi toparladıktan sonra kahve, laptop, tv ve kitap dörtlüsü arasında miskin miskin zaman geçirmek evde yapmayı bilmediğim tadını yeni yeni keşfettiğim süper aksiyonlarmış. Yarın bitiyor bu miskinlik, iş başı. Güzel bir bayram tatiliydi çok güzel dinlendim, sevdiklerimle zaman geçirdim, uzun zamandır yapamadığım bir şey kendimle bol bol zaman geçirdim, özlemişim hepsini.

10 Aralık 2008 Çarşamba

Ugg Botlar...

İlk gördüğümde pek bir sevimsiz gelmişti. Açıkçası nasıl giyilir bu çizmeler diye düşünmedim değil ama zaman geçtikçe pek bir sevimli gelmeye başladı. Evet ugg lardan bahsediyorum. Çok güzel kombinasyonlar yapıyorlar en kısa zamanda bende bir tane edineceğim.
Eşofmanla, etekle, blue jeanle herşeyle uyuyor, bu kadar da güzel durabileceklerini düşünmemiştim hiç. Ayrıca çokta sıcak tutuyormuş.

Oprah'ın 2007 yılı için seçtiği 20 favori eşya arasında "tığ işi" ugg botları da geliyormuş.



Hangisinden alsam acaba? Renklilerinden mi yoksa kahverengi mi, ya da örgülü olanlardan mı? karar vermek zor gerçekten :)

7 Aralık 2008 Pazar

Bayram mi yoksa kaçamak mı?


Zaman zaman bende bu ikilemi yaşıyorum içimde. Deliler gibi çalışıyorum çok yoruluyorum ufak bir tatil hakkım şu bayram tatillerinde kaçsak biryerlere diyorum sonra vicdanım, duygularım başlıyor isyana. Kaç bayram daha geçireceksin sevdiklerinle, ailenle diyor iç sesim.. Kaç kere daha sevindirecekin onları, kaç kere daha hazırlıklar yapacaklar, kaç defa daha bayram kahvaltılarının eşsiz mutluluğunu yaşayacaklar çocuklarının varlığı ile neşelenen o sofralarda...

Çocukluğumda bayramları pek sevmezdim, gitmek istemeyip zorla götürüldüğümüz bayramdan bayrama gördüğümüz adını bile zaman zaman unuttuğum akraba ziyaretleri yüzünden. Kardeşimle her bayram bunun kavgasını ederdik babamla.

Zaman ilerledikçe bayram biraz daha anlamlaşmaya başladı özellikle ailemden ayrı yaşamaya başladığım zamanlarda bayram olsa da görsem sevdiklerimi diye bekler oldum o güzel günleri.. Onların o mutluluğunu görmek, bayram sofralarında saatler geçirmek, hayatlarını kaybeden aile büyüklerini anmak, eskilerden bahsetmek hatta anneannemin her seferinde aynı hikayeleri anlatmasını dinlemek mutluluk, huzur vermeye başladı.

Ve yine bir bayram, yine hazırlık içerisindeyiz bu tatili kaçamak olarak değil sevdiklerimizle geçirmek için... Herkese sevdikleyile birlikte mutlu bayramlar:)

4 Aralık 2008 Perşembe

Tadını çıkarsana Katie!

Katie Holmes'dan bahsediyorum, Dowson's Creek zamanından beri takip ederim kendisini, saf bir yüzü neşeli bakışları, giydiği kıyafetler, saçı başı hoşuma gider hep..

Şimdilerde büyük bir değişim içinde hem dış görünüşü hem de yaşamı. Bilindiği gibi Tom Cruise ile evliliğinden bir bebekleri gariplikler içinde bir hayatları var.

Gariplikler konusuna geleceğim ancak Amerikan Forbes dergisinin yaptığı bir araştırmada çiftin kızları Suri dünyanın en güçlü çocukları listesinin başında geliyor! Ayrıca Forbes'in bu listeyi ünlü çocuklarının internetteki en çok tıklanma oranı, dergi ve gazete ve televizyonlarda yer alma sayısına, kamuoyunun ne kadar ilgisini ne kadar çektiği değerlendirmelerine göre belirlediği belirtildi. Ne kadar enteresan değil mi sanal ortamda en çok aranan tıklanan hakkında bilgi edinilmek istenen çocuk! Şans mı şanssızlık mı pekte emin olamadım!

Şimdi gelelim gariplikler kısmına: Katie, Tom Cruise ile birlikte olmaya başladıktan sonra yakışıklı aktörün üyesi olduğu Scientology Tarikat'ının kurallarına göre yaşıyormuş. Kızını bu tarikatın geleneklerine bağlı kalarak `sessiz doğum` yöntemiyle dünyaya getiren Holmes, onu yine bu kuralların ışığı altında yetiştiriyor. Sessiz doğum dedikleri şey çığlıksız ağrı kesici olmadan sessizce yaptırılan evde doğum şekliymiş inanılmaz değil mi gariplikleri bununla da bitmiyor Katie tarikatın kuralları gereği manikürü bırakmış, kalın kıyafetler giyerek zayıf kalmaya çalışıyormuş.

Ne kadar garip değil mi? Bir erkek bir kadının hayatını nasıl da değiştirebiliyor. Saçları, kıyafetleri, yaşam tarzı hatta inancında bile etki yaratabiliyorlar. Garip değil mi?

Hayranları geçtiğimiz günlerde Katie'yi tarikattan kurtarın protestosu düzenledier. Davranışlarında ve yaşam tarzlarında gariplikler sergileyen Holmes için hayranları da endişeli. Geçtiğimiz günlerde kızları Suri'yi soğuk havada incecik yazlık elbiselerle dolaştırdıkları için basın tarafından da bombardımana tutuldular..

Ünlülerin bazıları gerçekten bir garip harika bir güzelliğin, harcayamadığın kadar çok paran, yakışıklı bir kocan, tatlı mı tatlı bir çocuğun varken bu garipliklere ne gerek var Katie:)?? Son zamanlarda yüzünde gülmez oldu. Keyfini çıkarsana! :)))))