18 Nisan 2010 Pazar

Kız Kıza Balkan Havası

Büyükbabam ailesiyle birlikte Yugoslavya'dan, babanem de Priştina'dan gelmişler Türkiye'ye zamanında. Biri arnavut biri boşnak, çocukluğumuzdan beri balkan hikayeleri, balkan şarkıları ve ordaki hayat hikayeleri, savaştan kaçışları ve geride bıraktıkları ile büyüdük biz. Şimdi bir akordiyon sesi duyduğumda ya da oraların müziğinden esintileri hissettiğimde içim bir hoş olur duygulanırım.

Hal böyleyken kız kardeşimin Suzan Kardeş'e gidiyoruz kız kıza haydi sende gel davetini havada kaptım:) Ne de iyi yapmışım.. Suzan Kardeş'i dinlerim zaten, beni alır götürür taaa nerelere... Sahne performansı da, çıktığı mekan da süperdi yaklaşık 20 kız felekten bir gece çaldık.



Balkanlar deyince ilk aklıma gelenler: büyükbabamın ve anneannemin hikayeleri, boşnak böreği, babanemin saçta açtığı hamur, damat havası, dimyadır, şimdi bir tane daha eklendi; ve tabiki Suzan Kardeş:)

5 Nisan 2010 Pazartesi

Cumaretesi ve Zeytin

Bu aralar iş hayatında yeni yeni mecralara atılmaya başladık, bol bol prodüksiyonlu işler yapıyor yeni yeni şeyler öğreniyoruz ekipçe. Bu haftasonu da şimdi burdan açıklayamayacağım bir markanın çekimi için çalıştık. Çok güzel bir proje olacak detayları proje hayata geçiğinde anlatacağım ancak şimdi anlatacaklarım çekimi yaptığımız mekanla ilgili.


Çekimimizi Beyoğlu'nun arka sokaklarına saklanmış harika bir sanat yuvasında yaptık. Mekandan çok etkilendim çünkü sahibi Yunus Tonkuş Beyefendi'nin yaşamıyla işini birleştirdiği muazzam bir yapıya dönüşmüş. Yunus Bey 2004 yılında harabeyken almış bu evi ve şuanki haline çevirmiş itina ile. Heykellerini binanın en alt katında yapıyor aynı katta bir de cafe yapmış 'sanatseverlerin konuşacakları mekanlar kalmadı artık' diye başladı söze cafeyi oluşturma nedenini anlatırken bizlere. Binanın diğer katlarında çalışma alanları, resim yaptığı salon, ders verdiği salonlar ve yaşam alanını bulunuyor Yunus Bey'in. Birde avlusu var bu taştan konağın gerçekten kendinizi bir o kadar İstanbul'un dışında, yan binada yaşayan ve çocuğuna seslenen annenin sesini duyduğunuzda da bir o kadar İstanbul'un içinde hissedebileceğiniz bir mekan. Avlusunda kocaman kocaman masalar var dost sohbetleri için birde küçük müştemilat yaptırmış ancak burayı da sanatı için kullanıyor, kafanızı kapıdan içeri uzattığında boyası yeni kurumuş tualini görmeniz mümkün.



Hal böyleyken bu koskaca avluyu yalnız bırakmayan birde kadim dostu var Yunus bey'in. Sevgili Zeytin... Nasıl da güzel bakıyor sevgi dolu bir köpek, huzurlu sahibi gibi. Sanki dünyanın tüm kötülüklerinden arınmış bu avluda herşey boş, dert ettiğiniz ne ki der gibi bakıyor insanın gözlerinin ta içine.



İşimi bu yüzden çok seviyorum işte, hep yeni ufuklar açıyor beynimde, kendimi her an yenilememi yeni şeyler öğrenmemi sağlıyor. Çok yoruluyorum bazen stresten kalp çarpıntısıyla uyanıyorum evet ama ilerde çocuğuma anlatabileceğim harika bir iş hayatının duvarını örerken itina ile evet bugünde bir tuğla daha ekledim diyebilmenin huzuru ile koyuyorum yastığıma başımı her gece...

2 Nisan 2010 Cuma

Elif vız vız vız!!!

Arı gibiyim bugünlerde, o kadar çok çalışıyorum ki gerçekten günler saatler nasıl geçiyor farkında değilim. Sabah ofise giriyor, akşamın bir vakti çıkıyor bununla da kalmıyor gece yarılarına kadar çalışıyorum. İşimi çok severek yaptığımı çok kez yazdım blogumda evet seviyorum ama bu sıralar beni gerçekten çok yıpratıyor.

İş dışında yaptığım hiçbirşey yok bugünlerde bu yüzden yazacak çok fazla şeyde bulamıyorum diye düşünürken geçen gün iş arkadaşlarımla katıldığım yemek ziyafeti gecemiz geldi aklıma.

Sevgili müşterim Tefal bizi Tefal Mutfak Sanatları Akademisine davet etti ve çok güzel bir gece geçirdik. Yemek yaptık güldük eğlendik sonra da yaptıklarımızı bir güzel yedik. Bunca işin stresin içinde hepimiz için iyi geldi gerçekten.

Yarın da bir markamızın çekimine katılacağım Derya Baykal ile yapılacak çekim, onu dabir dahaki yazımda yazacağım.